İnsan güya medenileştikçe teknolojik alanda ilerledikçe rahata ermiyor, mutlu olmuyor daha çok mutsuz, daha çok huzursuz oluyor, çıldırma noktasına geliyor.
Günlük olaylara baktığımızda insanın yapmaması gereken
işler gün geçtikçe artıyor. İnsanlar çıldırıyor; eşini öldürüyor, çocuklarını
öldürüyor, anasını babasını öldürüyor, tanımadığını öldürüyor.
En ufak bir şey kavga sebebi, cinayet sebebi oluyor. Neden baktın,
neden yol vermedin kavga sebebi oluyor.
Cahillik, sinirlilik insanları çıldırtıyor. Sabır yok, sevgi yok,
saygı yok, bencillik var gurur var. Kınanan olumsuzluklar insanlığın
önüne geçmiş.
Artan maddi refah tatmin etmiyor, hırs bazılarını paradan, maldan başka bir şey düşündürmüyor.
Yayın-basın organları insanları birbirinden komşudan değil aile fertlerinden koparıyor. Filimler diziler ahlaksızlık öğretiyor, isyana teşvik ediyor, aile yuvalarını yıkıyor.
İnsanın rahat edeceği, dinleneceği bir ortam yok. Her yer sıkıntılı. Kimse kimseden memnun değil. İnsanlar kavga edecek sebep arıyor. Aralarındaki anlaşmazlıkları güzellikle, dürüstlükle çözme yerine ya ölüyor ya da öldürüyor.
İyi yetiştirilmemiş ahlaki manevi gıda verilememiş evlatlar ana baba için üzüntü ve pişmanlık sebebi oluyor. Evlat büyüyünce de eve kedi köpek sığıyor, yaşlı ana baba huzur evine gönderiliyor.
İnsanların para kazanmaktan başka derdi yok. Borcunu ödemiyor, cinayet işleniyor.
Her çağın elbette sıkıntıları, üzüntüleri olur. Bir şekilde karşı konur ve atlatılır. Günümüzün sıkıntı ve problemleri bir güçle karşılanmadığı için insanımızı çıldırtıyor. Deli raporluların, psikolojik tedavi görenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Caniliklerin ve cinayetlerin altından delilik çıkıyor, tedavi görmüş, görüyor açıklaması yapılıyor.
İnsan değişti sevmesi gerekene kızıyor, yapması gereken şeyi kırıp yığıyor. İnsan bozulduğu için her şey bozuldu. Yerden gökten felaket yağıyor ders alması, kendine gelmesi gerekirken tabiat olayları deyip geçiyor. Manevi dayanaktan yoksun olan insanlar stresle boğuşup duruyor. Stresten insanlık mutsuz, huzursuz, gündüz hırçın, gece uykusuz. Her gün bir avuç hap kullanıyor.
Nedir bu stres?
Stres, insanın zayıflık ve maneviyatsızlıkla beraber dıştan gelen saldırıdır, baskıdır.
Stres, gerilimdir, zorlamadır, alt üst olmaktır.
Stres, karamsarlıktır, moral bozukluğudur.
Stres, korku, endişe, heyecan üzüntüdür.
Stres, davranış bozukluklarıdır.
Stres, çağın vebasıdır. Çeşitli hastalıkların kaynağıdır. İntiharlara, cinayetlere ve nice nice adi suçlara neden olur.
Çıldırıyoruz!
Dengeler bozuldu, toplum değerleri altüst oldu.
Bunalım salgın, panik atak kol geziyor. İnsanlar depresyonda.
Bütün olumsuzlukların asıl kaynağı insanın kendisi. Düşünce kirli, yürek bozuk:
Depresyondayız, tacizler, tecavüzler ve cinayetler artıyor.
İnsanların çoğu ruhsal sorunlu. Onun için davranış bozukluğu gösteriyor. Beyinler aç, karınlar doy-muş. Biyolojik ihtiyaç yok, maneviyat yok, vicdan, merhamet, ahlak anlayışı yok.
Vicdanlar kararmış; kin, öfke ve hırs bürümüş. Öfke ağızlardan taşıyor. İnsana güven yok, adalete güven yok. İnsanlar kendisine yapılanın cezasını kendisi vermek istiyor.
İnsan, hasta durup dururken kavga ediyor. Aldığı ekmeyi sabunla yıkıyor, sebze ve meyveyi çamaşır suyu ile yıkıyor. Misafirden sonra hakları bıçakla kazıyor. Tekrar tekrar abdest alıyor, guslediyor. Birçok şeyi ellemiyor, ayağı ile itip kakıyor.
İnsanlar toplumda yapa yalnız. Aile bağları pamuk ipliği ile bağlı, evlatla ana-baba birbirine yabancı yandım “yan”, öldüm diyene “öl” deniyor. Zenginler barda, pavyonda stres atıyor, ceket yakıyor, içip içip tabakların üzerinde tepiniyor.
Toplum olarak, insanlık olarak çıldırıyoruz. Deh-şet verici
vahşice olayları her an tekrarlıyor. Bu olaylar, kalpleri kirletiyor,
vicdanları öldürüyor. Deniz kirli, hava kirli diyenler kirlenen insanı
görmüyor.
İşleri şeytan yönetiyor, işlerine virüs bulaştırıyor. Güzel şeyleri
yok ediyor. Her şeyin olumsuz yönünü gösteriyor.
Bütün bunlar manevi boşlukla beraber stresi körüklüyor.
Stresin ilacı islamdır, reçetesi Kur’an’dır. Çare Kur’an’a sarılmaktır. Bu alemlerin Rabbının tavsiyesidir. Şöyle buyurur:
– “Ey insanlar!” size rabbimizden bir öğüt gönüllerdekine bir şifa, mü’minler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir” (Yunus:57)
Çıldırma sebebi:
Ne olursa olsun çok çabuk kızıyoruz, çok çabuk öfkeleniyoruz. Tahammül sınırını aşıyoruz. Hoş görü yok, empati yok, merhamet yok, öfkemizi kontrol altına alamıyoruz.
Kural tanımıyoruz, uyarıldığımız an ortalığı kırıp yıkıyoruz, yaralıyoruz, öldürüyoruz. Kırmızı ışıkta durmuyoruz, çarptığımız insanı birde dövüyor, bırakıp gidiyoruz.
Gençler, üzerine çamur sıçrattığı 80 yaşındaki dedeyi iniyor öldüresiye dövüyor. Yıllarca milletin imkanları ile okumuş doktor olmuş; yatalak eşi için ilaç yazdırmaya giden 82 yaşındaki dede ilaç yazdıramıyor. Polis dayağı yiyor, elleri kelepçeleniyor, sürüklenirken kalp krizi geçiriyor eve cenazesi geliyor. Çok çabuk öfkeleniyoruz.
İyi olursa, hastamız Allah’tan, kötü olursa, ölürse hastane görevlisinden biliyoruz. Ailecek, sülalecek hastaneyi basıyoruz. Bu normal insan işi değil. Mahcup olunacak pişman olunacak ve bedelini ağır ödeyecek iş yapılıyor.
Nasıl mikrobik hastalıkların bir sebebi varsa, ruhi hastalıkların da bir sebebi var. İnanıyorum bunlar insanın kendisinden kaynaklanan sebepler, öfke deyin, eğitimsizlik deyin, cahillik deyin, hayvanlaşma deyin ne derseniz deyin.
Sevginin, saygının ve merhametin ve terbiyenin olmadığı toplumlarda her kötülük barınma ve yayılma imkanı buluyor. Egoizm, gurur, insanları küçük görme hastalığı yayılıyor.
Atalarımız: “Durgun suda mikrop ürer” dermişler. İşsizlik, meşguliyetin
olmayışı insanı çıldırtıyor. Bakıyorsun 70 yaşındaki dede 50 yıllık
eşini öldürüyor. Evini de yakıyor. Bu nedir Allah aşkına?
Toplumda her iyilik unutuluyor da en ufak kötü-lük unutulmuyor. Halbuki
atalarımız: “İki şeyi unut; yaptığın iyiliği unut, sana yapılan kötülüğü
unut.” Demişlerdir. Böyle olmuyor kin, nefret büyütülüyor. Yeni nesle
de aşılanıyor, aile kavgaları sonucu yarısı hapishaneye yarısı
morga gidiyor.
Bazı hastalıklar, insanın moralini bozar. Başkalarına karşı sıkıntıya girmesine neden olur. Hele ölüm korkusuna neden oluyorsa, strese girmemek elde değildir.
Bazı kötü alışkanlıklar insanın beden ve ruh sağ-lığını bozar. İçki, kumar, zina ve bazı suçlar insanın toplumdan dışlanmasına neden olur. İş ve aile düzeni bozulur, bunalıma düşer. Sonunda insanın ömrünü yiyip bitiren stresten kurtulamaz. Bu yüzden intihar edenlerin sayısı az değildir. Çaresizlik, yalnızlık, içine düştüğü borç bataklığı strese neden olur. Stres ise birçok hastalığın kaynağıdır. Sinir sistemi altüst olur. Sindirim sistemi bozulur. Akıl sağlığı bozulur. Uyku düzeni bozulur. Hayatın tadı kaçar, hiçbir şeyden zevk almaz olur.
Yakınını, mesleğini, itibarını, mal varlığını kaybetme inanç gibi bir dayanağı olmazsa stres sebebi olabilir.
Bir insanın aile huzurun olmaması sevilmeyip dışlanması,
onun ruh dünyasını sarsar. Batıl inançlara sahip olmak, asılsız şeylerle
uğraşmak, batıl inançlardan doğan korku gizli güçler inancı, rüyalara
gerçekmiş gözü ile bakmak ve etkisin-de kalmak, birde inançsızlık hastalığı,
hazırlığı olmadığı için ölüm korkusu çekmek insan psikolojisini bozan
şeylerdir.
Müstehcenlik stres için en büyük etkenlerdendir. İnsanı değerlerin
yok olmasına neden olur.
Nefsin aşırı istek ve arzularına sebep olan mahcubiyet, insanı yalnızlaştırır kurtuluşu intiharda arar. İntihar etmezse, bunalıma düşmesine neden olur. İnsanın kendini beğenmemesi, hep kendisinin üstündekilere bakması ve kendini onlarla kıyaslaması, başkalarına özenti ve taklit etmesi, insanı küçültür, alçaklık duygusuna neden olur.
Bu ve bunun gibi nedenler stresi davet eder.
Peygamber (as)ın bir uyarısı var. Şöyle diyor: “Sizden daha aşağıda olanlara
bakınız. Sizden daha üstte olanlara bakmayınız. Bu sizin için daha hayırlıdır”
(Müslim Zuha:9)
Başkalarına imrenmek kıskançlığa ve üzüntüye neden olur.
Stres konusunda en güzel şey hırsı, öfkeyi yenmek haline rıza göstererek şükretmektir. Hırs ve öfke-ye sahip çıkılmazsa, istenmeyen şeyler olur. Bu da insana ve insan sağlığına zarar verir.
Stresin en büyük sebebi; insanın kendisini yaratan, yaşatan Allah’tan uzaklaşmasıdır. Bakıyorsun hayatının hiçbir yerinde Allah, peygamber, islam yok nasıl stres olmasın!
Ruh ve beden sağlığına zarar veren şeylerden biri de başkaları hakkında kötü düşünmek, kötü konuşmak ve zu-i zanda bulunmaktır. Kötülük, sahibine aittir, bir gün mutlaka sahibine döner.
Allah Rasulü kınamayı yasaklıyor. “Kınayanın kınadığı şey başına gelmeden ölmez” diyor. Yani her olumsuzluk bir gün geri döner. Lânet beddua buna dahildir.
Biri Peygamberimize olumsuz şeylerden bahse-diyor. Peygamberimiz ona: “Bana olumsuz şeylerden bahsetmeyin” diye ikaz ediyor. Çünkü olumsuzluk, olumsuzluklara sebep olur.
Stres deyip geçmemek lazım. Stres insanın değirmenidir. Ruhsal, bedensel birçok zararlara yol açar. Verdiği zararlar saymakla bitmez.
– Stres ömür törpüsüdür.
– Beden sağlığını ruhi dengeyi bozar.
– Kısırlığa sebep olur.
– Alkol uyuşturucu tuzağına iter.
– Alzheimera sebep olur.
– Kilo yapar.
– Yaşlanmayı hızlandırır.
– Unutkanlık yapar.
– Hasta eder, kanser hücrelerini çoğaltır.
– Dikkati azaltır.
– Anlamayı, kavramayı, öğrenmeyi zorlaştırır.
– Dengeyi bozar.
– Ölüm korkusu çeker.
– Hiçbir şeyden mutlu olmaz.
– Hep karamsar düşünür.
– Kötü düşünce sahibi olur.
– Uykusuz, halsiz, yorgunluk çeker.
– İntiharı kurtuluş olarak görür.
– Yalnızlığı tercih eder.
– Normal yiyip içmez, hep mutsuz olur.
– Sinirli gergin kavgacı olur.
– Sebepsiz sinirlenir, öfkelenir, zarar verir.
Bunlar stresin bazı zararlarıdır. Bu devirde stressiz yaşamak mümkün değildir. Yapılacak şey, stresi azaltma yoluna gitmek, stresin etkisinden daha fazla inançla barışmaktır.
Problem inançsızlık:
Bütün olumsuzlukların, problemlerin altında inançsızlık yatıyor. Bütün
kötülüklerin başı inançsız yaşamaktır. Dinsiz inançsız olmak, desteksiz
olmaktır. Kur’an’sız peygambersiz yaşamak rehbersiz yaşamaktır. İbadet-siz
yaşamak, tatsız, tuzsuz yemek yemektir.
İnanan yalnız kalmaz, strese düşmez. Allah’a inanan rızkın, ölümün Allah’tan
olduğuna inanır. Allah’a tevekkül eder. Olaylar için “Bunda da hayır vardır”
der. İsyan etmez. Allah’tan korktuğu için başka korku çekmez.
Dini sorumlulukların yerine getirilmesi, onu boşluk, duyarsızlık ve hissiz olmaktan korur. Kulluk görevlerini yapan huzur duyar, mutlu olur. Ölüm korkusu taşımaz. Ona “İbadet dirisi” derler. Yaşlanması, bunaması erken olmaz. Ölümünde güzel ve kolay olur. Kendisi sıkıntılı bir hayat yaşamaz, etrafına da sıkıntı vermez.
Psikiyatri uzmanları cinnetin sebebinin manevi boşluk olduğunu
ifade etmişlerdir. Yayın basındaki haberlere bakınca, cinnet haberleri
ile dolu olduğunu görüyoruz. Tüylerimiz ürperiyor, vicdanımız
sızlıyor.
Bu insanların tedavisi de tam yapılmıyor. Halbuki tedavi inançla
maneviyatla tedavi bölümleri vardı. Maneviyatla tedavi bölümleri
vardı. Maneviyatla zararsız hale getirilirdi. Bugünde hastanelerde
din psikoloğu bulunsa çok faydalı olacağına inanıyorum. İnsan sadece
biyolojik bir varlık değildir.
Bir islam alimi “üç şey üzüntü ve keder: giderir ve gönlü açar;
– Allah’ı anmak.
– Allah dostu ile olmak,
– Hikmet sahiplerinin sözlerini dinlemek” demiştir.
Osmanlı’da stresle başa çıkmanın beş ana prensibi:
Er-rızku Al’Allah: Rızkı veren Allah (c.c.)’dır. Öyleyse başkasının önünde eğilme!
Tevekkeltü Al’Allah: Önce vazifeni yap, sonra Allah (c.c)’a tevekkül et ve O’na dayan.
Yâ Nasib: Nasibinde ne varsa vakti gelince gelip seni bulur!
Yâ Sabır: Sabretmeyi bil, vaktinden önce bahar gelmez.
Bu da geçer Yâ Hû: Unutma! Zenginlik, fakirlik, sağlık, hastalık, başarı, başarısızlık, kısaca her şey gelip geçici. Şimdi aldığın nefes bile geldi geçti. Hayat da geçici. Sen baki olana razı ol.
Moda, taklit, estetik ameliyatlar, makyajlar giyim kuşam ve mükemmel
olma çabası kadınları, çıldırtıyor, strese sokuyor, gerçek güzelliğin
ahlak güzelliği olduğunu bilmiyor. Bu, kulluğu da unutturuyor.
İnanç ve ibadetler ümitsizliğe, karamsarlığa ve kötülüğe yer vermez.
İbadetler stres ve depresyona azaltır.
Dua, insana dayanma gücü verir ve Allah’a güvenip O’na sığınmayı sağlar.
Abdest, sakinleştirir. Peygamber (as);
– “Sizden biri gazaplarınca abdest alsın” buyur-muştur. Gerilimi önler, rahatlatır.
Namaz, sıkıntılardan uzaklaştırarak insanı diri tutar. Beş vakti olanın boş vakti olmaz. Namaz yolda koymaz “Namaz” kötülüklerden uzaklaştırır. Namazı terk edenin sıkıntılı bir hayatı olur.
Oruç, sağlık sıhhat için gereklidir. “Oruç tut, sıhhat bul” denmiştir. Ramazanlarda suç oranlarının çok azaldığı görülmüştür.
Haline şükreden “Beterin beteri vardır” der. Bulunduğu hale şükür stresten korur.
Sabır, bela ve musibetlerin azalmasını sağlar. Allah’ın sabredenlerle beraber olduğunu düşünür. Her şeyin imtihan olduğunu düşündürür isyan etmez.
Zikir, Kur’an’ın ifadesine göre “Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur” zikir stresi alır. İnsanı kötülüklerden uzaklaştırır, Allah’a yaklaştırır.
Tövbe, insanı rahatlatır. İçini karartan günahlardan kurtarır. Karamsarlığa düşmez “Tövbeliyim” der kötüyüm psikolojinden kurtarır. Tövbe insanı pişman olacağı kötülüklerden uzaklaştırır.
Güzel ahlak: insanın mahcup olmasını, yüzünün kızarmasını, toplum dışına itilmesini önler. Ahlaklı olan suç işlemediği için kötü duruma düşmez. Ahlaksızlık insanı mutsuz ve huzursuz eder, vicdan azabı çekmesine neden olur.
Tek kelimeyle mutluluğun ve huzurun kaynağı dindir inançtır.
Kur’an’da:
-“Kim beni anmaktan yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı hayatı olur ve onu kıyamet günü kör olarak diriltiriz” (Ta-Ha:124)
– “İman edenler, gönülleri Allah’ın zikriyle sükunete erenlerdir. Bilin ki kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Rad:28)
İnanan kimse şeytanın davetine uymaz. Bu konuda şu ayet ve hadislere bakalım:
Hz. Peygamber: “İçinden şerre davet eden bir ses duyan kimse, şeytanın şerrinden Allah’a sığınsın” demiştir. (Tirmizi:Tefsir:2)
Şeytandan emin olmanın yolu. Allah’a sığınmaktır.
Bir hadiste şöyle buyrulur:
-“Şeytan, lânetlendiğinde: “Ben zaten lânetliyim, mel’un olarak lânetlenmiştim” der. Halbuki ondan Allah’a sığınıldığı zaman, işte şimdi belimi kurdun” der. (Ramuz el-Ehadis:62/5)
Bu konuda Cenab-ı Allah’ın bize talimatı şöyledir:
– “Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah’a sığın…” (Fussılat Sûre-si:36)
– “De ki: Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım” Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım. Rabbim!” (Mü’minun:97-98)
– “Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah’a sığın…” (A’raf Sûresi:200)
Stresi önlemenin yolları:
Japonlar stresi önlemek, stresten kurtulmak için bağırıp, çağırıyor, telefon fırlatıyor ve bazı çılgınlıklar yapıyor. Avrupalı yakıyor, yıkıyor, kırıp yok ediyor. Hintliler ağlıyor, İsrail zulmediyor öldürüyor. Araplar sırt üstü yatıyor. Bizde stresten kurtulmak için bir kesim alkol alıyor, uyuşturucu kullanıyor. Felekten gün çalıyor, tepine tepine dans ediyor. En pahalı yerlerde ceket yakarak tabaklar üzerinde tepinerek stres atılıyor. Gerilimi arttıran müzik, alkol, sigara çare görülüyor.
Strese çare olan meşguliyet, unutuluyor, zaman öldürülüyor.
Aslında stres doğru. Yollarla yenilebilir. İnanan insan mütevekkil olur. Her şeyin bir imtihan olduğunu bilir. Olaylara hayır gözü ile bakar. “Böylesi hayırlıdır” der. Sızlanıp isyankar olmaz.
İnanan, inancı ile yaptığı güzel işlerle moral bulur. Gülünü kaybetmez, depresyona düşmez.
İnanç, insan hayatına anlam katar. Sonsuzluk düşüncesi ona sorumluluk yükler, ümit verir, dayanıklı hale getirir.
Tevbe ile geçmişin kötü anılarından kurtulur. Onları çöpe atar,
onlarla zihni meşgul olup durmaz.
Duasıyla gelecek ölüm korkusunu yener. Allah’ın af ediciliği ona ümit
verir.
İnanan boş vermişliğin içine düşmez değişik şeyler yapar, ibadetler onu her an yeniler can sıkıntısından patlamaz.
İnanan şükürle rahatlar, hırslanmaz, kıskanmaz haline razı olur.
Sabırla fevri hareketlerde bulunmaz. Dıştan gelecek zararları da önlemiş olur.
Yaptığı dinlediği dini içerikli sohbetler onu yeniler hep diri tutar.
İnanan insan, idealist olur, mütevazi olur. İsraf ve lüksten uzak sade bir hayat yaşar. Dünya malına emanet gözü ile bakar. Mal için kimseyle didişmez, başını belaya sokmaz.
İnanan insanda ne öfke kalır, ne gurur kalır, ne de bencilik kalır.
Sıkıldı mı eline tesbihi alır, huzura çıkar, faydalı bir amel işler.
Rabbinden gelen mesajları okur. Böylece onda ne stres kalır, ne de sıkıntı
kalır.
İnanan alkol kullanmaz. Sigara içmez, kumar oynamaz, diğer kötü alışkanlıklardan
uzak durur. Kadere inanır. Bu kişi depresyonla, stresle tanışmaz. İnanan
olaylara iyi gözle bakar, olumlu düşünür, hayra yorar iyi dostlar edinir,
onlarla iyi geçinir. Böylece olumsuzluğa yer olmaz.
İnanan hor görmez hoş görür, kırmaz. Yapar, zarar vermez faydalı olur. Hoş gördüğü iyi davrandığı için hoş görülür, ona da iyi davranılır. Bu adam neden strese girsin?
İşyeri stresi yaygın. Doğru dürüst çalışılsa aldığı paranın yaptığı işin karşılığı olduğunu düşünse, işini angarya saymasa, kazancının hayrını görür, hiç şikayet etmez.
Sonuç olarak; stresin önlenmesi için iki önerim olacak birisi iyi insanlarla olmak ve iyi bir aile ortamı oluşturmak. İkincisi, mutlu olmayı öğrenmek ve mutlu olmanın yolunu seçmek. Bunlar zor değil, her insanın yapabileceği şeyler. Her insanın mutlaka iyi ve güzel tarafı vardır. İyi niyetle bunu görebilmek gerekir.
Bu yazıyı 110 kişi okudu.