Kaza kader inancı, iman esaslarındandır. Bazıları tarafından en çok yanlış anlaşılan konulardan biridir.
Bu bakımdan bu konu imtihan konusudur.
Bazı imanı zayıf kimseler;
– Sevmediği, istemediği bir şey olunca kötü kader, kara talih diyor.
– Kendi eliyle, tercihiyle yaptığını” alın yazısı böyleymiş” deyip, suçu Cenab-ı Allah’a atar.
– Çalışmaz, tedbir almaz” kader deyip yatar.
– Gerekeni yapmaz “Kader böyleymiş” der geçer.
İşin aslı hiç de böyle değildir. İman esaslarına göre; hayır ve şer ne
varsa, Allah’ın yarattığına inanmak imanın altı esasından biridir. Bir
işi isteyen, seçen ve yapan, kulun kendisidir. Asla herhangi bir yönlendirme
ve baskı olmaz. Yani Cenab-ı Allah’ın bilip takdir etmesi, kulun tercihine
mani değildir.
Allah’ın geniş ilmi ile bilip, önceden takdir etmiş olması, kulu o işi yapmaya mecbur etmez.
İnsan bu şekilde inanmayınca yanlış düşünüyor, yanlış ifadeler kullanarak kendisini aciz, rüzgarın önünde sürüklenen kuru yaprak gibi kabul ediyor.
Böylece sapıtanlarda oluyor, inkara düşenlerde oluyor. İşine gelmedi mi kaderi zalim ilan ediyor. Kara talih diyor. Suç işliyor hapse giriyor kadar kurbanı oluyor!
İnsan, robot değildir, kötü sonucu alın yazısı diyerek üzerinden atamaz.
Kur’an’da: “Bilsin ki, insan için kendi çalışmasın-dan başka bir şey yoktur” buyrulur. (Necm:39)
Dinde bir insanın mükellef sayılabilmesi için şartlardan biri akıllı olmasıdır. Deli, işlerinden sorumlu tutulmaz.
Kaza kader konusuna inanılması gerektiği gibi inanmayan için peygamber (as) şöyle buyurur:
– “Kaderi tekzib eden (yalanlayan, inkar eden) helak olur” (Ramuzu’l-ehadis:117/7)
Kaza kader ne demektir?
Kader, gücü yetmek, takdir ve tayin etmek anlamına gelir. Dinde ise; neyin, ne zaman nerede ve nasıl alacağını başlangıçta bilip Allah’ın tayin ve takdir etmesi demektir.
Kur’an’da şöyle buyrulur:
– “Her şeyi bir ölçüye göre yarattık” (Kamer:49)
– “O’nun katında her şey ölçüye göredir” (Rad:8)
Kaza ise; Cenab-ı Allah’ın geniş ilmi ile bilip takdir etmiş olduğu şeylerin
yeri ve zamanı gelince aynen gerçekleşmesine denir.
Her olay kaza kadere göre cereyan eder. Allah’ın takdirinin dışında hiçbir şey olmaz. İzni olmadan hiçbir şey gerçekleşmez. Hatta ağaçtan bir yaprak bile Allah’ın izni olmadan düşmez.
Allah iyi şeyleri de yaratmıştır. Kötü şeyleri de yaratmıştır.
İnsana gücü de, aklı da veren O’dur.
Kul yapacağı şeyleri aklı ile iradesiyle kendisi seçer. Yani yapan,
eden insanın kendisidir. İşlerinden sorumlu tutulması da bundandır.
Yalnız kulun iradesinin dışında olan şeyler vardır. Doğum, ölüm, rengi, cinsiyeti, iç organlarının çalışması gibi…
Kaza kader konusu tartışılmaz:
Bir kutsi Hadis’te Rabbimiz şöyle buyurmuştur: “Kadere hayır ve şerrin benim takdirimle olduğuna inanmayan benden başka Rab arasın.” (Ramuzu’l-ehadis:331/8)
Peygamber (as) bu konuda konuşulmasına, tartışılmasına asla müsaade etmemiştir. Çünkü tartışan sapıtır. Hatta küfre kapı açmış olur.
Hz. Ali (ra) bu konuda kendisine soru soran birine: “O karanlık bir yoldur, ona girme!” cevabını vermiştir.
Peygamber (as) şöyle buyurmuştur:
– “Kader konusunda konuşmayın, sizden öncekiler böyle konuları tartıştıkları için helak oldular. Kader konusunda konuşmak ahir zaman ümmetinin şerlilerine bırakıldı” (Age:20/5+Tirmizi kader:1)
– Kader konusunu tartışan, inkâr edenler içinde Allah Rasulü:
– “Her ümmetin Mecusileri vardır. Bu ümmetin Mecusileri de
“kader yoktur” diyenlerdir. Bunlardan ölenin cenazesinde bulunmayın.
Hasta olanın ziyareti-ne gitmeyin” buyurmuştur. (Ebu Davut, Sünnet:17)
Her şeyi yaratan Allah’tır:
Cenab-ı Allah her şeyi yaratandır. İyiyi de O yaratmıştır, kötüyü
de o yaratmıştır. Kula akıl irade vermiş ve iyi ile kötü arasında serbest
bırakmıştır. Hiçbir zaman kulun iyilik yapmasında da kötülük yapmasında
da zorlamaz. Kur’an’da; “Dileyen iman etsin, dileyen kafir olsun” şeklinde
ifade edilmiştir. Falan iman etsin, iyilik yapsın, falan da inanmasın kötülük
yapsın diye takdir etmemiştir. O zaman kulun itiraz etme hakkı olurdu.
“Sen beni kötü olarak yaratmışsın, kötülük işlesin diye takdir etmişsin.
Benim iyi olmam ve iyilik yapma şansım yoktu” demez miydi?
Kulun serbest iradesi olduğu için imtihanın sorgusu alin ceza ve mükafatın
anlamı olur. İnsan iyiliği kendinden, kötülüğü alın yazısından
bilemez. Bir şeyi kazanınca şans kaybedince kara talih olmaz.
Kur’an’da:
– “Bir kavim kendilerindeki iyi hali değiştirip, bozmadıkça, Allah onların iyi halini değiştirmez” buyrulur. (Rad:11)
Cenab-ı Allah insanı yarattıktan sonra başıboş bırakmamış; peygamberler, kitaplar göndermiş, gerekli uyarılarda bulunmuştur.
Allah şeytanı yaratırken de kötü ve insanları sapıtsın diye yaratmamıştır.
Şeytan, meleklerin hocasıydı. Ama O’nun tercihi isyan ve inkâr
oldu.
İsyan eden kötülük yapanın o haliyle kalmaması için
Allah pişmanlık ve tevbe kapısını açık bırakmış, “Tevbe edin” diye de emretmiştir:
Demek ki, kulda istek ve irade serbestliği var. Meselâ; asansöre bindi, hangi katın düğmesini basarsa o kata çıkmaz mı?
Rızkı yaratan, veren Allah’tır. Rızkın haram olanını veya helal olanını kulun tercihine bırakmıştır.
Kur’an’da:
– “Ey insanlar helal ve temiz olanlardan yiyin.” (Bakara:168)
– “Allah’ın size verdiği rızıktan helal ve temiz olanını yiyin” (Nahl:114) diye de emretmiştir. Ayrıca kimse kimsenin rızkını yiyemez onun için rızık onun bunun elinde aranmamalıdır. Rızkı veren Allah’tır.
Eceli de takdir eden Cenab-ı Allah’tır. O, her canlıya bir ömür tayin etmiştir. Kur’an’da: “Ecelleri geldiği zaman onlar ne bir saat geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler” (Nahl:61) buyrulur.
Ecel gelmeden ölünmez, ölüm ertelenmez. Her şey gibi ölümde
Allah’ın iznine bağlıdır. Bunun için insan, ecelini onun bunun elinde
aramamalıdır.
Ömrün uzaması demek, sıkıntısız, huzurlu bir ömür demektir.
Kimse kimseye ömür veremez. Her ölen, sebep ne olursa olsun eceli ile ölür. Ölmeyen de eceli gelmediği için ölmez. Şöyle olsaydı, böyle etseydi gibi yanlış yorumlar yapılmamalıdır.
Cenab-ı Allah’ın yaratması süreklidir. Allah’ın yaratması bitmemiştir. O, her an yaratır.
Allah her şeyi görür ve bilir. Ona göre tayin eder:
Kur’an’da:
– “And olsun ki, biz sizden önceki gelip geçenleri de biliriz. Geri kalanları da biliriz” (Hıcr:24) buyurur.
Cenab-ı Allah’ın her şeyi bilmesi, kulun iradesine etki yapmaz. Allah benim böyle yapacağımızı biliyordu. Onun için böyle takdir etti denmez.
Cenab-ı Allah kulun iradesini hangi yönde kulla-nacağını bildiği
için kaderini öyle yazmıştır.
Mesela uzmanlar, şu gün güneş tutulacak diyorlar. O gün güneş tutuluyor.
Bu olay uzmanlar öyle dedi diye mi tutuluyor, yoksa güneşin tutulacağını
uzmanlar hesap ettikleri için mi söylemişlerdir?
* * *
Allah’ın takdirin de zorlama olmaz:
Adam suç işlemiş, yargılanmış hapse girmiş buna “Kader kurbanı” deniyor. Sanki onun suçu yok hakim onu cezalandırmış, yanlış.
Atalarımız: “Arayan belasını bulur. Arayan mevlasını bulur” demiştir.
Allah, iyiliğin yanında kötülüğü da yaratmış ama kötülüğe razı olmadığını bildirmiş kötü olun dememiş iyi olun demiş.
Kur’an’da;
– “Allah, kulun küfrüne razı olmaz” buyrulur. (Zümer:7)
– “Allah kötülüğü emretmez” (A’raf:28)
– “Sana gelen kötülük kendindendir” (Nisa:79) diye buyrulmuştur.
İnsan irade sahibidir. Karar sahibidir. Meselâ; insanın bir
alışkanlık kazanması, onu bırakması veya devam ettirmesi kendi elinde
midir, değil midir?
İnsan yaptığı bir şeyi “Ben yapmadım” diyebilir mi?
Takdir kulun iradesine mani değildir. Mecbur edip zorlamaz.
Kur’an’da:
– Başınıza gelen musibetler, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir” (Şura:30)
– “Kim iyi bir iş yaparsa, kendi lehinedir. Kimse kötülük yaparsa, kendi aleyhinedir.” (Fussılat:46) buyrulur.
Bugün isteyen camiye gider, isteyen meyhaneye gider.
Öğrenci isterse, okula gider, isterse okulu eker. İsterse çalışır, isterse çalışmaz.
Bazen “İyi ki böyle yapmışım” “İyi ki şöyle yapmamışım”, “Pişmanım”, “Keşke şöyle yapsaydım” bu sözler neyi ifade eder?
Çalışmayıp sınıfta kalan öğrenciyi sınıfta kim bırakmıştır?”
Günah işleyeni günaha zorlayan bir güç mü ol-muştur? İyi iş işlemek de, kötü iş işlemek de insanın iradesi dahilinde değil midir?
İnsan işlerinden sorumludur:
Bir kimse “alın yazım böyleymiş” diyerek kötü olamaz, kötülük yapamaz, Günah işleyip kaderi suçlayıp kendini suçsuz gösteremez. Allah insana iyiliği yapma gücü de vermiştir, kötülüğü yapma gücü de vermiştir. İnsan gücünü dilediği yönde kullanır. Sonrada sorumluluktan kaçamaz.
Allah işlerinde insanı özgür bıraktığı için hayatın sonunda hesaba çekecektir. İyiler için mükafat, kötüler için ceza vaad etmiştir.
Kur’an’da: “Biz iyi ve kötü iki yol gösterdik” (Be-led:10) diye bildirir.
Cenab-ı Allah insanı yaratırken tertemiz yaratmıştır. İnsan
İslam fıtratı üzere dünyaya gelir. İsteyen saf ve temiz kalır, isteyen
de kendini kirletir.
Canlılar içinde işlerinden tek sorumlu varlık insandır. Akıl sahibi,
tercih sahibi olduğu için yaptıklarının ve hayatının hesabını verecektir.
Kader değişir mi?
İnsan kaderini bilemez. Kaderinin iyi olmasını isteyen iyi bir kul olma yolunda ibadetleri, duayı ve hatalarından dolayı tevbeyi elden bırakmamalıdır. Kulun talebi ve Cenab-ı Allah’ın dilemesi ve izni ile kader değişir.
Ana babasına iyi davranmanın, Sıla-i rahim’de bulunan kimsenin ömrü uzatacağına dair hadisler vardır.
Allah Kur’an’da tedbir almayı emreder. (Nisa:71) “Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın” diye emreder (Bakara:195)
Peygamber (as) hastalıklar için “Ey Allah’ın kulları tedavi olun”
“Hasta deveyi sağlam devenin yanına sokmayın” demiş, karantina uygulamıştır.
Ayrıca hastalıklar için koruyucu tedbirler almış-tır, şöyle buyurur:
“Dua kaderi değiştirir” buyurmuştur. (Ramuzu’l-ehadis:486/11)
– “Sadaka kaza belayı def eder” demiştir.
Kafir iman ederse, ölüm şekli değişir.
Mesela insan çalışmazsa, rızkından mahrum olur.
Hz. Ömer (ra) şöyle dua etmiştir:
– “Allah’ım eğer adımı şakiler arasına yazdıysan sil. Eğer saitler (iyiler) arasına yazdıysan sabit kıl.”
Kur’an’da
– “Allah ne dilerse onu yapar; dileğini siler, dilediğini sabit bırakır” buyrulmuştur. (Rad:39)
Bir gün peygamber (as) yıkılacak duvarın yanından geçerken çabucak geçmiştir. Yanındakiler.
– Allah’ın kazasından mı kaçıyorsun? Demiş.
– Allah’ın kazasından kaderine kaçıyorum” cevabını vermiştir.
Hz. Ömer (ra) Şam da iken veba hastalığı yaygın olduğunu işitince geri döner.
– Allah’ın kazasından mı kaçıyorsun ya Ömer! Denince:
– Evet Allah’ın kazasından Allah’ın kaderine sığınıyorum” cevabını verir.
Mesela nazar, büyü insana zarar verir. Bu durumda Nas, Felak surelerini okuruz. Şifa buluruz.
Konuşmalarımız da ne deriz? “İnşaallah” deriz.
Dualarımızda ne deriz, “Rabbim, hayırlısını ver” deriz. Şer olanı lehimize
çevirmek isteriz. Netice olarak insan isterse, kaderi Allah’ın
izniyle değişir.
Ne diyor Allah Rasulü (sav);
– Kim çirkin bir iş görürse eliyle değiştirsin. Bu mümkün olmazsa, diliyle değiştirsin. Bu da mümkün olmazsa kalbi ile buğz etsin. Bu imanın en zayıf noktasıdır” (Müslim iman:49)
Çare aramak tedbir almak gerekir:
Dinimiz tedbirli olmayı, düşmana karşı hazırlıklı olmayı, hastalıklardan nefsin ve şeytanın şerrinden korunmayı emreder.
Tedbir, takdiri bozmaz” denir ama kul tedbir almakla emrolunmuştur.
Tedbir elden bırakılmaz. Bu bizim sorumluluğumuzdur.
Peygamber (as) etrafı çevrelenmemiş damda yatılmamasını istemiştir.
Kur’an’da Rabbimiz bize: “Ey iman edenler! Tedbirinizi alın” diye emretmiştir. (Nisa:71)
Kimse alın yazısı deyip sorumluluktan kurtulamaz.
Şair ne demiş:
Hiç kuluna zulmeder mi Hüda’sı,
Kulun çektiği kendi cezası”
Kadere imanın faydaları:
Doğru bir şekilde kadere inanmanın büyük faydaları vardır.
– Kader, inancı insanı karamsarlıktan ve stresten korur.
– Başına gelenlerin Allah’tan geldiğine inanır sabreder, şükreder.
– İşini sağlam ve güzel yapar.
– İnsanı tembellikten alıkoyar, çalışır rızkını helalinden kazanır. Ecelini rızkını onun bunun elinde aramaz.
– Hatalarını telafi yoluna gider. Tövbeye duaya sarılır.
– Kader inancı insana güç veren bir inançtır. Aciz bir varlık olmadığını bilir.
– Olayların sonunda takdir-i ilahi böyleymiş der isyan etmez.
“Hoştur bana senden gelen, Lütfunda hoş, kahrında hoş” der.
-Peygamber (as): “Kadere iman üzüntü ve kederi giderir” buyurmuştur. (Ramuzu’l-ehadis:193/5)
Kadere inanan düzelme ve değişmenin kendine bağlı olduğunu bilir.
Rabbim bize itikat düzgünlüğü versin kendisine rıza gösteren
ve boyun eğenlerden etsin, inşallah.
Cenab-ı Allah’ın takdirinde hiçbir haksızlık, hiçbir adaletsizlik yoktur.
Hayrı da, şerri de yaratan Allah’tır, seçip tercih eden kulun kendisidir.
Kader konusunda çoğumuz yanlış anlıyor, insan Allah öyle yazdı diye bir iş işlemez. Kulun tercihi bilen Allah öyle yazmıştır. İnsan akıl sahibi, işlerinde, tercih gücü olan ve karar veren, karar değiştiren bir varlıktır.
Bu yazıyı 111 kişi okudu.