Cenab-ı Allah’ın peygamber efendimize ilk emri “Oku!” oldu.
O zaman insanlar bilmiyordu, sapıklıklar içeri-sindeydi. Önceki dinler bozulmuştu. Peygamberlerinin getirdiği kitaplar bozulmuş, kaybolmuştu… İnsanlar peygamberlerini tanrı ilan ettiler.
Devir cahiliye devri idi. İnsana ait değerler ayaklar altına alınmıştı. İnsanlar köle, esir ediliyor, mal gibi pazarlarda satılıyordu.
İnsanlığın öğrenilmesi, cehaletin gitmesi için “Oku!” emri verildi.
O gün bilmek öğrenmek nasıl ihtiyaç idiyse, bugün de aynı durum mevcuttur.
“Oku” emri Müslümana verilmiştir. Müslüman okuyacaktır, bilmediğini
öğrenecektir. En önemlisi dinini öğrenecektir. Edep-adap öğrenecektir. Bu
emri aldıktan sonra ümmi (okuma-yazması) olmayan Allah Rasulü okumayı
teşvik etmiş Ehl-i Suffe okulunu açmıştır.
Günümüz insanı okumuyor. Okumamak için mazereti çok. Fırsatım yok
diyor. İşim çok diyor. Her şeye zaman bulan, fırsatı olan insanımızın
okumaya vakti yok.
Bir kısım okumayan insanımız da “Okuyan yok” diyor. Çocuklarının, eşinin okumadığından şikayet ediyor. Soruyorum ev de hangi kitaplar var? Doğum gününde, bayramda, mübarek gecelerde hediye olarak kitap aldın mı? diyorum cevap yok.
Eğer gençler okuma alışkanlığı kazansa, telefon bağımlılığından,
diğer kötü alışkanlıklardan kurtulur.
Evde hanımlar okusa, yuva yıkan, ahlak bozan dizi ve filmlerden kurtulur
eve, mutfağa daha çok huzur, düzen gelir.
Ailecek evde bir saat okuma saati plânlarsa, ailede sevgi saygı ve huzur artar.
Eğer okunsa, ahirette amel defterini okumak kolaylaşır.
KUR’AN-I KERİM OKUMAYI VE ÖĞRENMEYİ EMREDER
Okumak, bilmediklerini öğrenmek herkesin görevidir. Kıyamet gününde bilen, bilmeyen iki kişi aynı suçu işledikleri zaman bilene neden yaptın? Derken bilmeyene neden yaptın ve neden öğrenmedin diye soracaktır. Yani bilmeyenin suçu ikidir.
Cenab-ı Allah Kur’an’da şöyle buyurur:
– “Yaratan Rabbinin adı ile oku.. oku insana bilmediklerini kalemle yazmayı öğreten Rabbin en büyük kerem sahibidir” (Alak:1-5)
Bilen övülmüş bilmeyen kınanmıştır. Şöyle buyrulur: “Hiç bilenlerle, bilmeyenler bir olur mu?” (Zü-mer:9)
Bilen gündüzün aydınlığına, bilmeyen gecenin karanlığına benzetilmiştir. Bilen gören insana bilmeyen kör olana benzetilmiştir.
Şöyle buyrulmuştur:
– “İyiliği emret. Cahillerden yüz çevir” (A’raf:199)
Okurken bilmediğini, anlamadığını bilenlere sormayı emreder ve şöyle buyrulur:
– “Bilmediğini bilenlere son!” (Nahl:43)
– Okurken, öğrenirken dua etmeyi tavsiye eder. “Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım.” (Bakara: 67)
Bir ayette de:
– “Rabbim benim ilmimi artır de” (Ta-ha:114) di-ye dua etmemiz tavsiye edilmiştir.
– Nuh (as) su da boğulan, inanmayan oğlu için Cenab-ı Allah’a şöyle yalvarmıştı:
– Ya Rabbi o benim oğlum!” Cenab-ı Allah ona:
– Ey Nuh! O senin ailenden değildir. Onun yaptığı kötü bir iştir. O halde
hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben sana cahillerden
olmamanı tavsiye ederim” (Hud:46)
Okuyanla okumayan bir olmaz:
Bir insanın, bir milletin kültür seviyesi ve medeniyet seviyesi okuyanların oranı ile ölçülür. Bir insanın geleceği, okuması ve kendini geliştirmesi ile ilgilidir. Öğrencilerimden birine kitap verirdim, okur, anlamadığını sorar, etkilendiği noktaları bana anlatırdı. Diğer bir öğrencim kitabı okumaz, geri getirirdi. Okuyan kaymakam oldu, okumayan hamallık yapıyor.
Okuyan anlayışı, kavrayışı, başarısı, okumayana kıyasla çok değişik olur. Sınavlarda kitap okuyan soruyu anlamakta zorlanmaz. Kitap okumayan ise soruyu tekrar tekrar okumak durumunda kalır. Çünkü sorular genellikle genel kültüre dayalı olur. Üniversite sınavlarında kitap okuyanların daha başarılı olduğu tespit edilmiştir.
Okulda da kitap okuyan öğrencilerin telefonun, televizyonun esaretinden kurtulduğu, sigara gibi, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklardan korunduğu ve derslerinde başarılı olduğu görülmektedir. Tus birincisi öğrencime: “Üniversite de herkes değişirken son bu başarıyı nasıl elde ettin? Dedim. Bana:
– Benim arkadaşım kitaplardı hocam” cevabını verdi:
Kitap okumak insanın davranışlarını ve konuşmasını da etkiler. Okumamak, gaflete ve zihin körlüğüne neden olur.
Okumak insanın kendine gelmesine, şahsiyetini bulmasına yardımcı olur.
Yunus Emre ne diyor:
“İlim, ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir”
İlim, insanın iyi bir kul, iyi bir insan olmasını sağlar.
İlim kelimesinin 750 defa geçtiği Kur’an’da “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” buyruluyor. (Zü-mer:9)
İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli vasfı, bilgidir, bilgisini kullanmasıdır. İnsandaki faydalı olan bilgi de okuyarak elde edilir.
İnsanın milli manevi değerlerinin kazanılıp korunması da bilgi ile ilgilidir. Geri kalmış ülkelerde okumanın ve ilmin az olduğu tespit edilmiştir.
Yusuf Has Hacip şöyle demiştir:
“Yurdu olan, onu kılıçla almıştır.
Yurdu tutan da onu kalemle tutmuştur”
* * *
En güzel alışkanlık okuma alışkanlığı kitap en iyi dost, en iyi arkadaş ve en iyi öğret-mendir” bir düşünür şöyle der:
– Okulda okudukları ile yetinenler. Yalnız anneleriyle konuşabilen çocuklara benzerler.”
Okuyan insan, bilgi edinmiş olur ki, bu büyük kazançtır. İnsanın zararlı yönlerini yok edip faydalı hale getiren ilaçtır. Bunu bilen bazı işyerlerimiz işçi alırken sigara içiyorsa bırakmayı ve içmemeyi şart koşmaktadırlar.
Bazı işyerlerimiz kitap okumayı şart koşmaktadır. Bazı okullarımız öğrencilere her ay bir kitap okumayı tavsiye etmektedir. Amaç, faydalı hale getirme isteğidir.
Duyuyoruz kitap okuma alışkanlığı kazandırabilmek için kampanyalar
başlatılıyor, ücretsiz kitaplar dağıtılıyor, ağaç dallarına kitaplar
asılıyor, alınıp okunması için bazı yerlere kitaplar bırakılıyor.
Okuma özürlüsü olmamalıyız. O zaman düşünme, aklını kullanma özürlüsü
oluruz.
Eskiden kitap hırsızlığı alışkanlığı vardı. Kitaplar alırlar unuttururlardı. Bu yolla çok kitabımı aşırdılar. Kitaba düşkünlük vardı.
Biz maaş aldık mı kitapçıya, Milli Eğitim yayın evine koşardık. Her ay kitap için para ayırırdık. Kitabın bir değeri vardı. Ne zaman ki televizyon, telefon çıktı, kitap itibardan düştü, okuma azaldı.
Kitap okumayan kişi, insanları okuyamaz. Kainatı okuyamaz, olayları okuyamaz. İbret alınacak yerde kendine ders çıkaramaz. Böyle bir insanın dünü olmaz. Yarını da olmaz. Kendine yabancı olur. İnsanı, ahlaki değerlere yabancı olur. Kendi milletine yabancı olur.
Eskiden işyerlerinde bilhassa kahveler de üç-dört gazete olurdu okunurdu. Kahveler oyun yeri, kumar yeri değil, kıraathane idi yani okuma yeri idi. Tekrar eski haline getirilebilir. Hatta bir köşesinde kitaplık olabilir.
İmkan sağlanırsa neden okunmasın. Ben camilere, kırdaki mescitlere,
yollar üzerindeki namazgahlara kitap bırakırdım. Telefonlar
aldım, tebrikler aldım.
Denizli Server Gazi Hastanesine kitaplar bırakmıştım. Bir yıl sonra
rapor yenilemek için gittiğimde bir hemşire bana: “Size teşekkür ederim.
Eskiden öğleyin ya biraz uyurduk ya da dedikodu ederdik, şimdi kitap
okuyoruz” dedi.
Gelişmiş ülkelerde tuvalette kitap bulunduğunu trende, otobüste
kitap okunduğunu duymuştum.
Kitap okuma alışkanlığı bence ailede kazanılır. Ana okursa, çocuk da
okur. Baba okursa, çocuk kitaba soğuk bakmaz.
Çocuk küçükse, yatmadan hikaye ve masal kitapları okunursa,
çocuk alışkanlık edinir. Çocuğun odasında kitaplık olmalı,. Ona hediye
olarak kitap alınmalı. Kitaplar çocuğun seviyesinde ve seveceği
kitap olmalı. Zorlama ile olmaz. Sayfası biraz az olmalı.
Çocuk biraz büyüyünce her akşam yarım saat, bir saat kitap okuma saati olmalı.
Bundan sonra çocuk kitap okumayı sevecek ve kendi isteği ile kitap okuyacaktır.
Bir dinleyicime kitap hediye etmiştim. Bana “Hocam çocuğuma kitap
okutamıyordum. Sizin verdiğiniz kitabı okurken çocuğumda kitap okumaya
başladı” dedi. Yani kitap ailecek olunur.
Bir de camilerde namazdan önce veya sonra 5-10 dakika kitap okunur ve tavsiye edilirse, bu ailelere taşınacaktır.
Bazı bölgelerden telefon aldım. Cuma günleri benim siteden bir
konuyu indirip çoğaltarak, lokum, gofret vs. yerine çoğaltarak dağıtıldığını
bildirdiler.
Bir imam kardeşim: “Hocam çok faydasını gördük. Kitap okuyanların değiştiğini
gördüm. Okuma-yanların niyet okuduğunu dedikodu yaptığını görüyorum”
diyordu.
Bayramlarda, kandillerde kitap hediye etme geleneği canlandırılmalıdır. Doğum evlenme yıldönümlerinde kitap hediye edilmelidir. Düğün davetiyeleri, kitapçık halinde verilirse, kalıcı olur, değilse bakılıp çöpe gider. Kimseye faydası olmaz.
Kitap okumadaki engeller kaldırılmalıdır
Okumanın önünde, her şeyi bırakıp boğaz derdine düşerek dünya hırsına
düşkünlük, tembellik, kötü alışkanlıklar, oyun eğlence düşkünlüğü,
telefon, televizyon bağımlılığı ve maddi imkansızlıklar gibi sebepler
vardır.
70 li yıllarda, ihtilal dönemlerinde birçok kitap silah sayıldı. Yasaklanan kitapları nereye saklayacağımızı bilemezdik.
Harf inkılabından sonra, İnönü devrinde kutsal kitabımız bile yasaklandı. Yani kitap basılmadı hep yunan ve batı klasikleri basıldı.
Diyanet İşleri Başkanı Hamdi Yazır hoca peygamberimizin hayatını anlatan bir kitap yazmış, mat-buat genel müdürüne göndermişti. Kitap basılmadı. Sebebini sordu. Genel Müdür Nedim Tör: “İnançlı bir nesil yetişsin istemeyiz” diye cevap verir.
Kitap sırf para kazanmak amacıyla yazılmamalı.
Kitapların satış fiyatları çok yüksek tutulmamalı. Herkes kitaba ulaşabilmeli.
* * *
Nasıl bir kitap okuyalım?
Necip Fazıl:
“Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir” demiş.
Peygamber (as) hep “Faydasız ilimden sana sığınırım Allah’ım diye dua etmiştir.
Kitapların hepsi iyi niyetle ve faydalı olsun diye yazılmamıştır.
Bazı kitaplar boştur, zaman alır ve kötüye yönlendirir. Bu tür kitapları
okumamak gerekir.
Kitap, insanın bilgisini, görgüsünü arttırır, insanı saygın insan
yapar. İnsanı olgunlaştırır faydalı hale getirir. İşte bu tür kitaplar
okunmalıdır.
Hapiste yatanlardan kitap isteyenlere ücretsiz gönderirdim. Birçok cevap aldım ama birini hiç unutmam “Ben 14üncü suçtan yatıyorum. Kitaplarınız beni çok etkiledi. Buradan söz veriyorum faydalı bir insan olarak çıkmak istiyorum…” diye devam ediyordu.
Bir unutmadığım olayda, öğrencilerime kitap hediye ederdim. 1975 yılında bir kız öğrencime “Manevi Buhran” adlı kitabımı hediye etmişim evlenmiş, Almanya’ya gitmiş, çocukları olmuş ama mutlu olamamış, bunalıma düşmüş. İntihar etmeye karar vermiş kitapların arasında hiç okumadığı kitabımı görmüş, bir şeyler yazacak kağıt arıyormuş kitabı okumaya başlamış, bitince intihar etmekten vazgeçmiş. 2000 yılında radyoya bir bayan geldi, bana:
– Beni tanıdın mı hocam?” dedi.
– Tanıyamadım”, dedim. Olayı anlattı, kendini tanıttı ve:
– Bir kitabınız beni hayata döndürdü” dedi.
Gençlerimizin çoğu ders kitabından başka kitap okumuyor. Bazıları da okusun okumasın kalın yabancı yazarların kitabını taşıyor. Aydın, kültürlü olduğunu anlatmak istiyor. Kendi kültürünü, değerlerini, tarihini bilmiyor. Yabancı yazarların kitaplarını okumakla övünüyor.
Yabancı yazarlar kendilerince yazar. Bu yabancı eserler bizi benliğimizden, kimliğimizden koparıyor, taklitçi, başkalarını taklit eden, kökünü reddeden, kimliksiz, kişiliksiz hale getiriyor. Tarihine, atalarına düşman ediyor.
Durum üzücü, nesil yabancılaştı. Neden? Evlerde kitaplıklar ve kitaplar gitti, yerine uğur filleri aldı, putlar aldı. Evde belki “oku” diyen torbaya asılı Kur’an var ama ne bir meal ne tefsir ne bir hadis nede bir fıkıh kitabı var. Onun için Allah’tan uzaklaştık. Allah’ın kitabı dahil kitaba itibar kalmadı.
* * *
Sonuç olarak:
Kitap en güzel arkadaş, en güzel öğretmendir. Aynı zamanda en güzel tebliğ aracıdır. İnsanı karşısına alır göze, gönle kitap eder. Kitap okuyanın boş vakti olmaz, hiç canı sıkılmaz. Sofrada doyan karından sonra ruhu besler, beyni doyurur. Doğru düşünmeyi doğru karar vermeyi sağlar.
Kitap okumayan bilgi kirliliğine maruz kalır. Pişman olunacak, özür dilenecek çok şey yapar. Normal düşünemez, zekası anlayışı gelişemez.
Eğer kitap okunsaydı bazı insanlar böyle mi olurdu?
Okumak, zihin jimnastiği yapmaktır. Alzheimer ve bunamayı önler.
Şair ne güzel söylemiş:
“Bilgisize görgüsüze olma kul.
Ara tara başına bir çare bul”
Bu yazıyı 99 kişi okudu.