Müslümanın vazgeçemeyeceği görevleri vardır. Bu görevlerden biri de cihad’tır.
Cihad nedir?
Cihad, cehd kökünden gelir. Düşmana, küfür ve her türlü ahlaksızlığa karşı çalışmak, gayret göstermek anlamına gelir.
Cihad, Cenab-ı Allah’ın Müslümanlara farz kıldığı bir emirdir.
Kur’an-ı Kerimde 35 yerde geçer.
Peygamberimiz (sav) hayatı boyunca cihadı terk etmemiştir. Ashabı
da O’nunla beraber cihada sarılmış, bu emri yerine getirebilmek için
Çin’e kadar gitmiştir. 90 yaşında Abdurrahman bir Avf Kars’ta medfundur.
Ebu Eyyube’l Ensari Hazretleri İstanbul surları dibinde şehit düşmüştür.
Ebu’d-Derdâ (ra) Bartın’da (yanında bir su kuyusu var, pek de tatlı) Daha
birçok sahabe Anadolu topraklarında yatıyor.
Cihad, her devirde islamın tebliğ edilmesi, Allah’ın adının yayılması ve kötülüklerin yok edilmesi anlamında kullanılmıştır.
Bazılarının iddia ettiği gibi Cihad, saldırı, istila, katliam anlamında değildir, böyle de olmamıştır. Her zaman adaletle muamele yapılmıştır. Sırf Allah rızası gözetilmiştir.
Cihadda zulüm yoktur, baskı yoktur. Hakk’a davet vardır.
Cihad, Müslümanlara farz kılınan bir amelidir, ibadettir.
Kur’an’da Cenab-ı Allah şöyle buyurur:
– “Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla Cihad edenler, rütbe bakımından Allah yanında daha üstündürler, kurtuluşa erenlerde işte onlardır.” (Tevbe:40)
Bir ayette de:
– “Bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki, Allah iyi davrananlarla beraberdir.” (Ankebut:69) buyrularak Allah yolunda, din uğrunda cihad edenler övülmüş ve müjdelenmiştir.
Cihadta sadece Allah rızası gözetilecektir. Başka emel ve istekler olursa, o gayret, yapılan iş cihad olmaktan çıkacaktır.
Peygamber (as) şöyle buyurmuştur:
– “Allah yolunda Allah’ın adını yüceltmek için savaşan kimse Allah
yolundadır” (Buhari Cihad:206)
Bir hadislerinde de Allah Rasulü şöyle demiştir.
Peygamber (as)a bir zat şöyle sormuştur:
-Ya Rasulallah, bir kimse Allah yolunda cihad ederken bir de dünyalık arzu etse durumu nedir?
Allah’ın elçisi şu cevabı vermiştir:
– Ona hiç bir şey yoktur.” (Ebu Davut Cihad:25)
– Cihad, ilâyı kelimetullah içindir. Bir hadiste şöyle buyrulur:
– “Kim Allah yolunda ilâyı kelimetullah için devenin iki sağımı arasında geçen zaman kadar çaba sarf edecek olana cennet vacip olur.” (Ebu Davut, Ci-had:42)
– Cihaddan Murat, Allah’ın rızasını kazanmak için Allah’ın kelamını yaymak, dinini tebliğ etmek, kötülüğü yok etmektir.
Peygamber (as) şöyle buyurmuştur:
– “Sizden biri çirkin bir iş görürse, onu eliyle değiştirsin. Buna gücü yetmezse, diliyle müdahale etsin. Buna imkan bulamazsa, kalbiyle buğzetsin. Bu imanın en zayıf noktasıdır.” (Riyazü’s-Salihın:183)
Cihad çeşit çeşittir:
Cihad, günün şartlarına göre yapılır. Cihad yapan bu işe ehil olmalıdır. Ehil olmayan kimse, cihad yapayım derken fitneye sebep olabilir.
Her Müslüman cihaddan sorumludur. Her fırsatta eliyle diliyle, kalbiyle, malı ile canı ile kalemiyle, elinden ne geliyorsa, onunla cihad edecektir. Hiçbir şey yapamayan bile cihada niyet edecek ve cihad edenlerin safında yer alacaktır. Yardım edecektir.
Cihad sevabı olan işler:
– Cihad niyeti taşıyana ve cihad edenlere destek olanlara şehit sevabı vardır.
– Yaşlı ana babaya hizmet cihaddır. Savaş hazırlığı yapılırken bir genç, peygamber (as)a: “Anamı babamı bıraktım da geldim ya Rasülüllah!” deyince peygamber (as) ona:
Eliyle safın gerisine alıp: “Sen terk edip geldiğin ana babanın hizmetine dön!” demiş, geri göndermiştir.
– Zalimin zulmüne karşı çıkmak, mazlumdan yana olmak cihaddır.
– Haksızlık karşısında doğruyu söylemek cihaddır.
– İslam’ı öğrenmek öğretmek, Allah’ın adını yaymak cihattır.
– Allah’ın dini islamı tebliğ etmek cihattır.
– İyiliği emredip, kötülükten sakındırmak cihaddır.
– Vatanı, bayrağı, ezanı, mili ve manevi değerleri savunmak cihaddır.
– Allah’ın rızası için iş yapmak cihaddır.
– Hayırlı evlat yetiştirmek cihaddır. Helal kazanç talep etmek cihaddır.
– Haramlardan günahlardan kaçınmak cihaddır. Günün kötülüklerine tepki cihaddır.
– Küfürle, kafir ehli ile mücadele cihaddır.
– Kötülüğe tepki göstermek cihaddır. Peygamber (as) şöyle buyurur:
– “Cihadın en üstünü zalim sultana karşı çıkıp hakkı söylemektir” (Tirmizi, Fiten:13)
– Sapıklıklara karşı çıkmak, tepki göstermek ci-haddır. Kur’an’da şöyle emredilmiştir.
“Sen Rabbinin yoluna güzel bir şekilde çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et! Rabbin yolundan sapanları en iyi bilendir. O hidayete erenleri de çok iyi bilir.” (Nahl:25)
En büyük cihad, insanın kendi nefsi ile yaptığı cihaddır. Bu zor bir cihaddır.
Peygamber (as)
“Asıl mücahid, kendi nefsi ile mücadele edendir” buyurur. (Tirmizi, Cihad:165)
Bir savaştan dönerken peygamberimiz Ashabına: “Şimdi küçük cihaddan büyük cihada, nefis ile mücadeleye dönüyoruz” buyurmuştur.
Nefsin istek ve arzularını kırmak, nefsin en çok sevdiği malı Allah yolunda harcamak kolay bir iş değildir.
Cihad Cenab-ı Allah’ın emridir:
Cihad etmek Allah’ın emridir. Müslümanlara cihadı farz kılmıştır.
Cihad etmek, Allah nezdinde en sevimli amellerdendir. Şehid sevabı olan bir ibadettir.
Peygamber (as)
“Cennet kılıçların gölgesi altındadır” buyurarak, cihad etmeden cennete gidilemeyeceğine işaret etmiş-tir.
Bir hadislerinde de “Allah yolunda ayağı tozlananlara cehennem ateşi dokunmaz” buyurmuştur. (Riyazü’s-Salihın:1308)
Kur’an’da cihad şu ayetlerde geçiyor:
– “Allah yolunda cihad edin ki, kurtulasınız.” (Maida:35)
– “Hakk yolunda gereği gibi cihad ediniz.” (Haç:78)
– “Allah yolunda mallarınızla, canlarınızla cihad edin.” (Tevbe:41)
– “Yoksa Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan, cennete gireceğinizi mi zannettiniz?” (Al-i İmran:142)
– Mü’minlerden (özür sahibi hariç) oturanlarla, malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz” (Nisa:95)
Müslümanın, küfür ehline ve küfre karşı tavrının nasıl olması gerektiği de şöyle ifade edilmektedir:
– “Kafirlere boyun eğme ve onlara karşı olanca gücünle büyük bir savaş ver.” (Furkan:52)
– “Ey Peygamber! Kafirlere ve münafıklara karşı cihad et. Onlara
karşı sert davran onların varacağı yer cehennemdir. O ne kötü bir
varış yeridir?” (Tev-be:73+Tahrim:9)
– “Muhammed Allah’ın elçisidir. Beraberinde bulunanlarda kafirlere
karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler.” (Fetih:29)
Müslüman, hakkı ve islamı savunmakla sorumludur. Bunda büyük sevap vardır.
Peygamber (as) Hz. Ali’ye şöyle demiştir:
– “Allah’a yemin ederim ki, Allah’ın senin sebebinle bir tek kişiye hidayet verip doğru yola iletmesi, senin için kızıl develerin olmasından ve bunları sadaka olarak vermeden daha hayırlıdır” (Buhari, Fedai-lü’lashab:9)
Müslümanın bir görevi de iyiliği emretmek, in-sanları kötülükten sakındırmasıdır.
Kur’an’da:
– “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten sakındırırsınız” (Al-i İmran:110) buyrulur.
Bir gün peygamberimiz ashabına şöyle anlatmış-tır:
“Kıyamet günü biri getirilir. Onun için cehenneme atın emri verilir. O kişinin bağırsakları dışardadır.
Dolap beygiri gibi etrafında döner durur.
Cehennemdekiler ona sorar:
– Sen hiç emr-i bilmâruf, nehyi anil münker yapmadın mı? Derler. Seni bu hale getiren nedir diye sorarlar. O kişi:
– Başkalarına iyiliği emrederdim fakat kendim onu yapmazdım. Kötülüklerden men ederdim, kendim o kötülüğü terk etmezdim” cevabını verir.
Türklerde cihad anlayışı:
İslamdan önce de sonra da Türk milletinde hiç-bir zaman cihad, toprak kavgası ve istila hareketi olmamıştır. Cihad anlayışı:
– Zulmün kaldırılması,
– Allah’ın adının yayılması,
– Hak ve adaletin tecellisi temeline dayanmıştır.
Türkler hakim oldukları topraklarda;
– Halka zulmetmemişlerdir.
– Mallarını yağmalamamışlardır.
– İnsanların canına, ırzına, namusuna dokunmamışlardır.
Bunun için başka milletten, başka dinden olanlar bile Türk idaresini tercih etmişlerdir. Kendi idarecilerinin zulmünden bıkan halk kardinal külahı yerine:
“Türk sanığı görmek isteriz, Türklerin atları çeşmelerimizden
su içmedikçe bize huzur ve adalet yoktur.” Diyerek Türkleri kendileri
davet etmişlerdir.
Türklerdir savaş hiçbir zaman imha hareketi olmamış. İhya hareketi olmuştur.
Türklerin en büyük vasfı adil ve merhametli olmalarıdır. Türkler bunu
“Aman diyene kılıç kalkmaz” şeklinde ifade etmişlerdir.
Türkler hep yeryüzünde fitne kalmayıncaya kadar cihad etmek gerektiğine
inanmışlardır. Osmanlı’da da böyle inanılmıştır.
Kur’an’da ki;
– “Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar (Kafirlerle) savaşın. Eğer inkara son verirlerse, şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çok iyi görür” (Enfal:39) ayeti gereğince hareket etmişlerdir. Bu sorumluluk anlayışı bugünde mevcuttur.
Osman Gazi, oğlu Orhan Gaziye vasiyetinde:
“Adil ve merhametli ol. İnsanlara eşit davran. Onları himaye et. Allah’ın
adını yeryüzüne yay” demiştir.
Türkler insanları Allah’ın kulu olarak gördüğü için hep onlara faydalı
olmuşlar ve zayıfları himaye etmişlerdir.
Türk milleti tarih boyunca utanılacak iş yapmamıştır. Hiçbir zaman boş da durmamıştır. Din için devlet için bayrak ve vatan için seve seve şehit olmayı görev bilmiştir.
Akif şöyle ifade eder:
“Ecdadını zannetme asırlarca uyudu.
Nereden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?”
Cihadı terk eden zillete düşer:
Atalarımız: “Su uyur, düşman uyumaz” demişlerdir. Cihad, belirli bir zamanla sınırlı değildir. Cihadı terk eden milletler, başka milletlerin siyasi ve ekonomik hakimiyeti altına girerler.
Bugün her şeyimize, her yönden plânlı bir şekil-de saldırılar yapılmaktadır. Hıristiyan alemi islamı, Müslümanı yok etmek ve Anadolu topraklarına sahip olmak için Haçlı orduları kurmuştur. Misyoner orduları kurmuştur.
Eğer hazırlıklı olunmazsa, Anadolu işgal edilecektir. Küfür cephesi islama ve Müslümanlara saldırırken cihadı terk etmek, düşmana hizmet etmek olur.
Yeryüzünde Müslümanlar zulümle katledilirken Müslüman olarak cihad terk edilemez.
Cihad üzerimize farz iken, varlığımız, vatanımız tehdit altında iken cihad terk edilemez.
Tepkisiz, tebliğsiz Müslümanlık olmaz. İslam, fedakarlık ister islamda “bana ne” yoktur. Nemelazımcılık yoktur. Yaşlılık, emeklilik mazeret olamaz.
Bugün Cihad görevini yerine getirme durumunda olan için hiçbir engel yoktur. Herhangi bir şekilde imkan vardır.
Düşmanında, şeytanında istediği Müslüman tipi; Cihad ruhu taşımayan, uyuşuk iğdiş edilmiş hiçbir davası olmayan tiplerdir.
Peygamber (as) zamanında sıcağı bahane edip cihada katılmayanlar için cehennemin daha sıcak olduğu haber verilmiştir.
Kazancı bol, hayatı rahat ve işi çok olanların Allah için, insan
için harcayacak zamanları olmuyor.
Peygamberimizin bildirdiğine göre Allah’ın kulundan vazgeçmesinin
alameti, okulun boş şeylerle uğraşmasıdır.
Kim olursa olsun, her insanın mutlaka yapacak bir işi vardır. Ayakta duran, eli ayağı tutulan, dili söyleyen, kalem tutabilen insanın yapacak bir şeyi neden olmasın?
Hiçbir şey yapamayanın, cihad edenlerin safında olması, gönlünün onlarla olması, onun çoluk çocuğu ile ilgilenmesi de cihaddır.
Peygamber (as) Müslümanlara şöyle emrediyor:
– “Cihada çağırıldığınız zaman, cihada koşun” (Hadis Ans:17/866)
– “Müşriklerle mallarınızla, canlarınızla mücadele edin” (Ebu Davut, cihad:22)
Beşir (ra) peygamber (as)a diyor ki:
– Ya Rasulellah, bana islamın, imanın şartlarını anlat.
Allah Rasulü imanın, islamın şartlarını bir bir anlatır.
Beşir (ra) der ki:
– Ya Rasulellah, zekatla hac ve cihad benim gücümün dışındadır” der.
Allah Rasulü Beşir’in elini tutar, bunlar yoksa cennete nasıl, neyle girilecek” der ve ellerini hızlıca bırakıverir.
Bir hadislerinde de Allah’ın elçisi şöyle der; cihat ruhu taşımadan ölen kimse bir çeşit nifak üzere ölmüştür” (Müslim, imare:158)
İbretlik bir olayı size nakletmek isterim:
Kendini kalemiyle, sohbetleriyle insan yetiştir-meye ve Allah’ın dinini tebliğe adamış bir hoca efendi. İyice yaşlanıyor ve kanser hastası olmasına rağmen çalışmalarını aksatmıyor. Sayısız güzel insanlar yetiştiriyor.
Nihayet elinde kalemi, kitabı tutamayacak kadar aciz duruma düşüyor. Bu halini gören bir genç yaklaşıyor yavaşça tutamadığı kalemi kitabı alıp rahlenin üzerine koyuyor.
Hoca efendi kafasını kaldırıyor ve:
– Ya Rabbi, şahid ol kalemi, kitabı ben bırakmıyorum” diyor.
– Küfür ehli, Allah Rasulünü davasından vazgeçirmek için her kötülüğü
yaptılar. Evinden, yurdundan bile kovdular. Allah Rasulü korkmadı,
yılmadı görevine devam etti. Hiçbir zaman tavizde vermedi.
Baktılar, olmayacak cazip tekliflerle geldiler. Allah Rasulü hepsini
reddetti, görevinden taviz vermedi.
Amcası Ebu Talibe geldiler, tehditle karışık vaadlerle bulundular.
Onun devreye girmesini istediler. Ebu Talip bir şeyler söylemek istedi.
Peygamber (as) ın cevabı şu oldu.
– “Sen ne diyorsun amca! Vallahi güneşi sağ eli-me, ayıda sol elime verseler bu davamdan vazgeçemem” dedi. Nere de Muhammed ümmeti? Bu dava vazgeçilecek bir dava değil. Cihadda huzur var. Cihadda var olma var. Cihatta cennet var. Cihad yoksa rezillik var, cehennem var.
Mehmet Akif şu mısralarla cihada çağırıyor.
Ey dipdiri meyyit, iki el bir baş içindir.
Davransana, ellerde senin, başta senindir
His yok, hareket yok, acı yok, leş mi kesildin!
Hayret veriyorsun bana sen böyle değildin!”
Gafletten uyanalım artık. Batıl davalarını savunanlara karşı biz de varız diyelim.
Bu yazıyı 43 kişi okudu.